Neden İnşa Ediyoruz?
İnşaat mühendisliği meydana getirmek anlamına da gelmekte olup İngilizce kök anlamını 'uygarlık mühendisliği' olarak tercüme edenler de vardır. İnşa faaliyetleri uzun yüzyıllar batılı ülkeler de dâhil olmak üzere askeri bir faaliyet ve mühendislik olarak kabul edilmiştir. Özel mülk kavramının hanedanlar ve derebeyler dışında neredeyse kimsede, toplumda olmadığı uzun yüzyıllar boyu büyük inşa faaliyetleri ve olayları mutlak monarşi altında ve ordunun uhdesindeydi. Nitekim Osmanlı Devleti döneminde de sefere koyulan ordunun dahi sefer sürecinde birçok şehre, lojistik ve nakliyat amaçlı da olsa köprüler, yollar, altyapı vb. inşa ettiği adeta serptiği bilinmektedir. Mülkiyet kavramının gelişmesiyle inşa faaliyetleri adeta aslına rücu etmiş ve topluma mâl olmuştur. Mühendislik hendese kelimesinden gelir ve hesap ve geometri anlamlarını içerir. Bu, yeryüzüyle ilgili olan hesaptır ve aslında inşaat mühendisliği gerçekten de yer ve onun hesabıyla (sünnetullah) bütünleşik şekilde insan yapıları yapmayı amaçlar, amaçlamalıdır. Siluet kelimesi Fransızca kökenli olup dilimizde 'hattı balâdaki iz düşüm' olarak tariflenir. Güncel olarak 'ufuk çizgisindeki iz düşüm'dür. Dolayısıyla insanoğlu yeryüzüne bıraktığı izlere dikkat etmelidir. Zira bu dünyaya başıboş bırakılmamıştır. Mimar kelimesi imar, mamur, memur kelimeleriyle aynı köktendir. Yani fıtratla barışık olmaya kendimizi memur edersek beldemizi mamur etmek mümkündür. Tarihte mimarlık ve inşaat mühendisliği ayrık değil tek bir disiplindi. Bu zanaatkârlar mimar adıyla anılırdı (bkz. Mimar Sinan). Ancak bu şahsiyetler mimardan ziyade mühendis idi. İnşaat mühendisliğinin temeli statik, mimarlığınki ise estetiktir. Statik, denge koşullarını ihtiva eder. İnşaat mühendisi yaptığı statik hesaplarla bir binanın dengede yani ayakta kalmasını temin eder. Statik hesabın ehliyeti inşaat mühendisindedir. Mühendis yaptığı statik hesaba göre kullandığı malzemenin boyut, miktar ve kalınlıklarını tespit eder ve buna göre binaların taşıyıcı sistemlerini (iskeletini) hesaplar kurgular ve inşa eder. Betonarme bir yapı, taşıyıcı sistemi betonarme (beton+demir) olan bir yapıdır. Taşıyıcı sistem kolon, kiriş ve döşemelerden (kat tavan ve tabanı) meydana gelir. Dolayısıyla inşaat mühendisinin hesabı, uygulaması oldukça kritiktir. Betonarme, beton sayesinde basınca karşı dayanımı, çelik (demir) sayesinde çekmeye karşı dayanımı oldukça yüksek bir kombine malzemedir. Ve bu özelliğiyle, icat edildiğinden beri devrim niteliğinde sonuçlar üretmiştir. Bu hâliyle geniş açıklıkları ve yüksek katları yeterli dayanımla geçme imkânını sunmuştur. Fakat betonarmenin orantısız kullanımı, gökdelen yoğunlukları (yüksek kat) ve AVM (geniş açıklık) enflasyonu insanoğlunun yanlış tercihleridir. Günümüzde ahşap yapılar, çelik yapılar ve muhtelif terkibi (kombine) yapılar da yaygın ve olumlu sonuçlar üretmektedir. Osmanlı döneminde ülkeniz ahşap yapılarda dünya lideriydi. Günümüzde deprem riski yüksek coğrafyamız ve dönüşüm aciliyetleri bizi alternatif çözümlemelere zorlamaktadır. Statik ve estetik birbirini besleyen iki unsurdur. Yeteli statik ve kemalatı olan bir estetik birbirini bütünler. Bu da mimar ve mühendisin aynı kökten gelmesinin bir başka sağlamasıdır. Kentlerimizin etkin ve verimli dönüşümü sağlam planlı ve entegrist bakış açısıyla mümkün olabilir. Medine, şehir ve kent kelimesi ile eş anlamlıdır. Yüksek medenilik (uygarlık) ise tabiatla barışık ve etiğin yükseltildiği kentlerle mümkün olabilecektir.