logo
Business-Blog

Enerji ve Otonomi

Otomobilin icadından beri küresel ölçekte gitgide petrole bağımlılık arttı. Günümüzde karayolu, havayolu ve denizyolu ulaştırması başta olmak üzere, petrol ulaştırma sektörünün can damarını teşkil edecek yaygınlıkta kullanılmaktadır. Petrol, açık ara ulaştırma sektöründe en çok tüketilirken, daha onlarca sektörde de kullanılmaktadır. Petrolün otomobillerde kullanılması, yerkürenin enerji jeopolitiğini adeta yeniden şekillendirmiştir ve küresel ölçekte yüzyıllardır bu konuda adeta değişmeyen bir statüko oluşmuştur. Petrol, bizatihi onlarca ülkeyi birden zengin hâle getirmiş, onlarcasını politik ya da askeri bir güç yapmış, onlarca ülkeyi de dezavantajlı duruma sokmuştur. Ne var ki, pek çok savaş ve katliamın da itici gücü olan petrol, çevreyi kirletmiş, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesine ciddi bir tetikleyici olmuş, küreyi kendine bağımlı hâle getirmiştir. Öte taraftan, petrol kaynağı da sınırlıdır ve bilim tarafından bu sınırlılığa son kullanım tarihleri biçilirken, insanlığın petrol tükenmeden onlarca yıl önce bu bağımlılığa alternatif çözümler bulması bir zorunluluktur. Yoksa sırf bu nedenle dahi onlarca yıl sürecek sosyal, kültürel, askeri ve ekonomik buhranlar çıkacağı gayet açıktır. Nitekim, insanlık bu konuya çözümü büyük ölçüde bulmuşken, bu çözümlerin uygulanma aşamalarının ve derecelerinin sadece kesin tarihleri tayin edilmemiştir. Bu çözümün birinci adresi elektrik enerjisidir. Ülkemiz, elektrik enerjisi yönünden varlıklı bir durumdadır ve bunu katlayarak artırmak mümkündür. Elektrik enerjisi; rüzgârdan, güneşten, su dalgasından, atıktan, santrallerden, doğalgazdan, kömürden, hidrolik enerjiden, jeotermal enerjiden ve daha birçok kaynak ve yöntemden temin edilebilmektedir. Ülkemizde bu kaynakların hemen hepsi mevcuttur. Yurdumuzda bu işin daha etkin ve verimli yapılmasından, elektrik enerjisinin aynı anda ve tesiste üretiminden şarj yoluyla tedarikine kadar birçok imkân ve potansiyel mevcuttur. Bu çalışmaların yapılması, ülkemize katma değer, halkımıza kalite, üretim ve tedarikçilere ise bilgi birikimi (know-how) ve kâr olarak döner. Zira bu konuda Türkiye, gelecekte Avrupa’nın en önemli tedarikçi ortağına dönüşebilir.